Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

DEMOKRASİ     KÜLTÜRÜMÜZ

 

Demokrasi  öyle sihirli bir kavramdır ki sürekli gündemde olup bütün arzuların ve isteklerin önünde yada arkasında yada içinde yer alır. Çoğu zaman bulunduğu yer ve konum itibarı ile demokrasi kavramına bakış açısında da farklılıklar oluşur. En  basit tanımlama ile demokrasi toplumdaki tüm bireylerin yönetimi şekillendirmede katkısının bulunmasıdır. Bu durumu Atatürk çok veciz bir şekilde özetlemiştir. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Gel gör ki ülkemizde demokrasi kültürü bir türlü gelişmedi. İşte şimdi oldu demeye niyetlendiğimiz sırada yine başa döndüğümüzü maalesef üzülerek görüyoruz. Kültür demişken kültürel gelişimde kaçıncı sırada olduğumuza yönelik “Kültürel Sıralamada Kaçıncıyız” başlıklı yazımda dile getirmiştim. Evet kültürel sıralamada 93. sırada seyreden bir ülkede demokrasi kültürünün gelişmesi ve yerleşmesi mümkün mü elbette mümkün değildir. Ülkemizde demokrasi kavramı öyle esnektir ki herkes kendi konumuna , kendi partisine  , kendi ideolojisine göre  tanımlamaktadır.

Hatta azımsanmayacak bir gurup insanımız demokrasiyi ancak kendisi gibi düşünüldüğünde var olduğuna inanmaktadır.  Demokrasi  halkın yönetimi belirlemesi ise de  oluşan yönetimlere şartsız  itaat değildir. Bir başka anlatımla demokrasi salt seçimle yönetimleri belirlemek değildir. Yönetimi belirledikten sonra icraatlarını da sürekli denetlemedir. Hoşlanmadığı  bir durum olduğunda da usulüne uygun bir şekilde yönetenleri yaptıkları yanlıştan dönmesi yönünde uyarmaktır. Yönetenlerinde halkın nabzını tutarak buna göre politikalar belirlemesidir.

Maalesef Gezi Parkı protestolarında da başta hükümet ve polis olmak üzere hiç birimiz iyi bir demokrasi sınavı veremedik. Başlangıçta parkını koruma düşüncesi ile makul ve gerçekten de demokratik bir protestonun hükümeti devirme kalkışmasına yönlendirildiğini ürpererek gördük. Her olayı hafife alma geleneğimiz bu olayda da tezahür etti. Devleti yönetenler olayları küçümsedi   muhatap dahi almak istemedi.  Dahası ben seçilmiş biri olarak istediğimi yaparım gibi yanlış bir düşünce ortaya kondu. Oysa hangi çoğunlukla iktidar olursan ol demokrasi eğer var diyorsak bir ülkede iktidarların her yaptıklarına onu seçenler dahi her daim onay verdiği anlamına gelmez. Bu nedenle icraatlarını geliştirirken halkın nabzını iyi tutmak gerekir. Geçmiş yıllarda ülkemizde ki en büyük yanlışlık bu değimliydi? Yıllarca  halkın büyük bir çoğunluğu yok sayıldı . İnancı , düşüncesi ve yaşam biçimi   asimile  edilmeye kalkışıldı. Onları eleştirerek iktidara gelenlerin eleştiri ve düşüncelerini yok saymak da geçmişteki yapılan yanlışın tekrarlanmasından başka bir şey değildir.  Bir dostumun seslenişi gibi yıllarca yanlış yönetimler halkın büyük bir çoğunluğunda küskünlük yarattı. Bunların oyuyla iktidar olanların da yeni küskünler yaratmaması gerekirdi. Ancak yönetenlerimiz maalesef bu sınavı veremedi. Dilerim yanlıştan dönülerek daha akılcı , herkesimi kucaklayıcı bir üslup kullanılmaya başlanır. Provokatörlerin oluşu , yabancı ajanların cirit atışı , art niyetlilerin toplumu korkutma ve sindirme girişimleri , bu tip huzursuzlukla oy toplama zavallılığı gösteren siyasilerin oluşu toplumun az yada çok bir tepki koyan kesimine yok sayma , kala almamayı kesinlikle gerektirmez.

Olayın bir başka cephesine baktığımızda Türkiye üzerinde her zaman olduğu gibi yeni bir oyun oynandığını görmemek mümkün değildir. Başlangıçta bir gezi parkı   ve çevrecilerin bir protestosu  gibi görünse de çok kısa bir süre içinde  kaldırım taşlarını sökerek polise saldıranlar , dükkanların camlarını kırarak yağmalayanlar , suçsuz günahsız insanların araçlarını yakanları görünce oynanan oyunun ipuçlarını görür gibi olduk. Bir taraftan haber olsun da nasıl olursa olsun mantığı ile hareket eden bazı medya kuruluşları yanın da her zaman olduğu gibi küçücük çıkarları için memleketin yanmasına rıza gösteren hatta ateşe benzinle giden siyasetçiler ve çıkar grupları ile birlikte artık el ovuşturularak olanlar izlenmeye başlandı. Bir kanalın muhabirinin “keşke birkaç ölü olsalaydı” gibi tüyler ürpertici temennisi zavallı insanların düşüncesinin bir özeti gibiydi. Sosyal medya ise acımasızca yalanlar üreterek olaylar ve insanlar iyice provoke  edildi. Halen de bu yanlışlıklar yapılmaya devam etmektedir.

Lütfen artık demokratik tepkilerimizde şiddet uygulayanları aramızda barındırmayalım.Bu ülkede yaşayan bir insan bir vatandaş olarak şunu ifade etmem gerekir ki. Yıkmaya , yakmaya çalışılan ülkeden başka bir ülkemiz bulunmamaktadır. Yakıp yıkmaya ve yok etmeye çalışanlara bunun için sosyal medyada gayret gösterenlere sesleniyorum.Yakıp yıktıktan sonra kendinizin eski rahat koltuklarınızda huzur içinde oturacağınızı zannediyorsanız aldanıyorsunuz.  Bu nedenle herkesin ama herkesin yönetenlerinden   tutunda vatandaşına kadar sorumluluk duygusu içinde hareket etmelidir. Bu ülke hepimizindir. Ülkemiz  kaybederse bizim kazanacağımız hiçbir şey yoktur. O zaman değil bir ağacın yok edilmesine tüm ormanların yok oluşuna bile tepki veremeyiz. Tercih sizin…

 

                            Hüseyin Tuztaş

Yorumlar  

+1 #1 halil şakir taşcıoğlu 06-06-2013 20:47
güzel bir yorum yazmıştım kendi hatalarımla kaynadı gitti...özet olarak:altına seve seve imzamı koyabileceğim bir makaleydi...kutluyorum...HŞT
+1 #2 mtastan 02-08-2013 01:40
web sayfası gibi yazı da çok güzel.. yüreğinize ellerinize sağlık..

Yorum Yapabilmek için Siteye Kayıt olmanız gereklidir.

Siteye Kayıt için Tıklayınız.