Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ÇINAR AĞACI İLE SOHBET

Karaköy’deki kamu kurumunda verdiğim dersten çıkmıştım. Yürüyerek Sultan Ahmet’e geldim. İnsan İstanbul’da gezerken bir yandan tarihin sayfaları arasında dolaşıyor gibi diğer taraftan bir doğal güzelliğiyle bir masal şehrinin içindeymiş gibi hissediyor kendini.

Sultan Ahmet Camiinin etrafında bulunan banklardan birine oturdum. Kıpır kıpır bir şehir. Her milletten insan var. Camiye girip dua ettim. Sonra, dışarı çıktığımda, kadim dostum Mustafa Balkar aklıma geldi. Sultan Ahmet’te halı mağazasının olduğunu duymuştum. Telefon edip çay içmek için uğrayacağımı söyledim. Bana “halı mağazasını kapattığını emekli olduğunu ama beni gelip alacağını ancak bunun bir saate kadar zaman alacağını” ısrarlı bir şekilde söyledi.


Ulu bir çınar ağacının altındaki banka oturup beklemeye başladım. Hayli zamanım vardı. Başımı kaldırıp çınar ağacına baktım. Sanki onda da bahara hazırlanmanın telaşlı sevinci var gibiydi. Dallar tomurcuklanmıştı.

İçimden çınar ağacıyla sohbet etmek geldi. Çınarın milli kültürümüzde önemli bir yeri vardı. Onunla sohbet etmek düşüncesi hoş bir duyguydu.

Çınar ağacı bizim lisanımızla konuşmaz ama bizimle iletişim kurabilirdi. Evrendeki her şeyin birbiriyle etkileşimi bir şekilde iletişimi vardı. Ama biz günlük hayatın telaşı içinde bunları düşünmüyorduk. İşte bu gün fırsatım doğmuştu. Bir telaşım yoktu ve çınarla birlikteydim.

Çınarın yaşlılığı dikkatimi çekmişti. Bedeninin kalınlığına, boyunun yüksekliğine bakınca gülümsedi. “Biz insanlardan farklıyız. Siz yaşlanmaktan korkuyorsunuz. Hatta kendinizi genç gösterebilmek için olmadık maskaralıklar yapıyorsunuz. Oysa biz yaşlandıkça olgunlaşıyoruz, değerimiz artıyor. Hatta anıtlaşıyoruz. Anıt çınar oluyoruz. Daha muhteşem oluyoruz. Aslında düşünseniz ve bizi örnek alsanız siz de yaşlandıkça daha muteber olursunuz. Ah insanlar ah! O kadar gereksiz değerler oluşturup sonra da onun oyuncağı haline geliyorsunuz ki!

Bir an çınar ağacı bana bir ayna gibi geldi. Ona bakıp kendimi ve insanlığı görüyordum.

Çınar ağacı konuşmaya devam etti. “Senin gibiler az kaldı. Şu gençler gölgemde oturur saatlerce cep telefonlarıyla konuşurlar. Ne dallarımdaki kuşların sesini ne de yapraklarımın fısıltılarını duyarlar. Acırım onlara, dijital bir dünyanın içine girer çıkamazlar. Bizim aya, güneşe ve yıldızlara doğru yol alıp onlarla konuştuğumuzu duyamazlar.”

Bazen âşıklar, çaresiz insanlar gelir, otururlar gölgeme. İçin için hüzünlü türküler söylerler. Sessizce dinlerim onları,. Onlar fark etmez ama çevredeki gürültüyü onlar için azaltırım Benim de içim yanar. Ben yaşlandıkça içim oyuk oyuk olur. Bilmezler ki bu oyuklar insanların acılarını paylaştığımdan için derinleşmiştir.”

Çınar yaşlı bir bilge gibiydi. Sözlerine devam etti. “Caminin yanında olmam bana uhrevi bir hava veriyor. Burada edilen dualardan ben de enerji alıyorum. Evrende her şey birbirini etkiliyor. Namaza gelen yaşlılar burada beklerken, neler konuşurlar neler. Ben artık insan sarrafı oldum. Bazıları kahveye gelir gibi camiye geliyor, alışkanlık edinmişler. ‘Neden böyle diyorsun?’di,ye soracak olursan, bunu gereksiz konuşmalarından çıkarıyorum. Kirli bir siyasetin, çıkarcı bir ekonominin, dedikoducu bir sosyal ilişkinin konularıyla hemhal olmuşlar. Bunlar bir kahveye de gitseler aynı şeyi konuşacaklardır. Ama mübarek insanlar da var. Onlarla biz yürek yüreğe konuşuyoruz. Ben yapraklarımla tozları, gazları temizleyip onlara bol oksijenli hava sunarken kutsal bir hizmeti yapmanın keyfini yaşarım”

Bir an içimden Karacoğlanın bir şiiri geçti “Karacoğlan ben de geldim gederim/Her nereye varsam medhin ederim/Seni tarihlere kayıt ederim/Ne zamandan beriyi?’ bilirsin çınar”

Çınar ağacı bu sözlerden etkilenmişti. Coşkuyla devam etti. “Ben tarihte Türkün efsane ağacıyım. Osmanlı’nın kuruluşunda bizimle ilgili bir menkıbe vardır. Osman Gazi bir gece Şeyh Edebali’nin zaviyesinde misafir kalmıştı. Gece, istirahat etmek üzere odasına çekilmişti. Fakat yatmak üzereyken rafta gözüne ilişen Kur’an-ı Kerim’e saygısından dolayı yatamamıştı.. O gece sabaha kadar Kur’an okudu. Vakit sabah ezanına yaklaşmışken Kur’an elinde, yaslandığı yerde, tatlı bir uykuya daldı Sultan Osman Han. Uyurken bir rüya gördü. Rüyasında kendisi Şeyh Edebali’nin yanında yatıyordu. Edebali’nin göğsünden bir hilal doğdu. Hilal yükseldikten sonra büyüdü büyüdü ve dolunay haline gelince kendi göğsüne girdi. Daha sonra göğsünde bir ağaç bitip büyümeye yükselmeye başladı. Bir çınar ağacıydı bu. Büyüdükçe yeşerdi, güzelleşti. Dallarının gölgesiyle bütün dünyayı kapladı. Ulu çınarın gölgesinde dağlar, dağların dibinde pınarlar gördü. Kimi insanların bu sulardan içtiğini, kiminin bahçesini suladığını, kiminin de çeşmeler akıttığını gördü. Bu nedenle Osmanlı Devleti hep ulu bir çınarla özdeşleşmiştir.”

Anadolu’da, yorgunlara, sohbet edeceklere, çay içeceklere gölgesiyle, ihtişamıyla, temiz havasıyla can veren çınar ağacı hayatımızın bir parçasıydı. Hatta “çınaraltı” sohbetleri diye bir deyim bile oluşmuştu.

İstanbul’a bir daha gittiğimde Beyazıt’ta sahafların bulunduğu yerdeki Çınaraltı Çay Ocağında çay içip çınarla kitap sohbeti yapacağımı düşündüm.

Çınar ağacıyla sohbetimiz, muhabbetimiz koyulaşmışken arkadaşım Mustafa Balkar arabasıyla gelmiş kornasıyla beni daldığım bu âlemden çıkarmıştı.

Durdu GÜNEŞ 

Yorumlar  

#1 htuztas 11-03-2013 18:27
Yazının başını okurken Osmanlıda çınar ağacının önemini belirtmek için yorum kısmına yaznın sonunda anlatılan menkıbeyi yazmayı düşündüm. Baktım ki bu yazının içinde var bir tebessümle "demek ki aynı şeyleri düşünmüşüz" dedim..

Yazı tek kelime ile harika yine çınar ağacı ile enimize boyumuza boy aynasından baktık. ayna görevini de bu güzel yazılar yaptı..

Çınar gerçekten osmanlı ve biz türkler için önemli adeta kutsal bir ağaç. Ancak bu ağacı taşlayanlar , budaklarını kırıp gölgesinde kimsenin barınmasını istemeyenlerin olduğunu da düşündüğümüzde çınarın neler söyleyeceğini tahmin edebiliyorum.

Ancak tüm bunlara rağmen ümidimi hiç yitirmeden yine bu milletin yükselişinde bir mihenk taşı olacak dedim ve Çınar dan esinlenip daha önce sitemizde yayınladığım şiirimi ekliyorum..


çınar

Örselendi gururum
Örselendi kelimeler,
Paramparça kavramlar,
Cümleler anlamsızlaştı,
Heceler kimliksiz,

Anlatacağın her şey hikaye,
Benim ifadelerimse biliyorum boşuna,
Duyulan artık naralar olacak,
Şarkılar bir hoş sada bırakmayacak,
Rüzgar tersine esecek kuraklaşmış yüzlere,

Güller yalnız, güller çaresiz,
Solacaklar mı birer birer?
İnanıyorum her sam yeli bir tohum atacak toprağa,
Filzlenecek en özgür fidanlar,
Her biri bir çınar olacak
Aşaçak tüm alçaklıkları…

Yorum Yapabilmek için Siteye Kayıt olmanız gereklidir.

Siteye Kayıt için Tıklayınız.