"Adam olmak" tabiriyle kastedilen, toplum tarafından genel kabul görmüş bir ahlaka, kültüre, tavra ve adaba sahip olmak, makbul olarak bilinen belli kalıpları üzerinde taşımaktır. Bu değerler sistemi, kalıpları ve kuralları ile toplumun büyük bir çoğunluğunca kabul görmekte ve uygulanmaktadır. bu kalıpların ve kuralların nereden doğduklarına gelince bu uzun süre içinde insanların davranış biçimlerine toplumdaki insanların yaklaşımı ile oluşmuş kurallardır.
Ben adamlığı toplumun ekseriyeti gibi bir ölçüye indirgedimse de adamlığın evrensel ilkeleri de olduğu bir gerçektir. Bu evrensel ilkeler de dünyanın her yerinde her normal akla ve vicdana sahip insanın doğru davranış ve düşünce olarak kabul ettikleridir. Pekiyi bu düşünce ve davranışlar nelerdir? İlki adaletli olmaktır. Adaletli olmak bir hakimin verdiği kararda kanunu vicdanın sesini dinleyerek herkese eşit uygulamasından, bir amirin mahiyetinde ki kişilere eşit davranmasından tutunda bir bakkalın tartısını müşterisinden aldığı ücrete denk tutmasıdır. İkincisi ahlaklı olmaktır. Toplumun çoğunun kabul ettiği ahlaki prensiplere saygı duyan ve yaşamında bu değerlere yer vermektir. Üçüncüsü Güven duyulan bir kişilik olmaktır. Fikir, düşünce ve davranışlarında tutarlı olmaktır. Tersin den anlatmak gerekir ise ikiyüzlü olmamaktır. Rüzgar gülü gibi menfaat rüzğarı nereden eserse oraya dönen, menfaati neyi gerektiriyor ise oraya meyleden, bukalemun tipte insanlardan olmamaktır adam olmak.
Adam olmaktan bahsedilirse de aslını söylemek gerekir ise adam kalmak daha doğru bir deyim gibi geliyor bana. Çünkü insan adam olarak yaratılır yaşadığı süre boyunca adam olarak kalıp kalmamak kendi davranış ve tercihlerine bağlıdır. İnsan diğer canlılardan yaratıcısının verdiği akıl ve iradesi ile ayrılır. Doğru ve yanlış gösterilmiştir. Akıl ve iradesi ile ya doğru yola gidecek yada yanlış yola. Tercihinin sonuçlarına da olumlu yada olumsuz katlanacaktır.
Adam olarak kalmanın sırrı ilk insan Adem a.s. kıssasında gizlidir. Bilindiği gibi Adem a.s. Allah’ın yer yüzündeki halifesi olarak yaratılmış ve meleklere ve cinlere ona secde etmesi istenmiştir. Yaratanının böyle bir değer verdiği Adem a.s. ve eşi yaratıldıktan sonra cennete konmuştur. Ve kendilerine bir ağaca yaklaşmamaları tavsiye olunmuştur. Ancak şeytanın fısıltılarına inanarak yasaklı ağaca yaklaşmış ve cennetten çıkarılmıştır. Adem a.s yaptığı hatanın farkına vararak Allah dan af dilemiştir. Allah onu bağışlamış ve yeryüzüne indirmiştir. Burada Adem a.s. tövbesi ve affedilmesi ile birlikte Adem olarak kalmıştır. Sanırım Adam olmak yada adam kalmak deyimi de buradan gelmektedir.
Bazıları adam olmayı malda, mülkte ve makamda olduğunu zanneder. Bu nedenledir ki ne kadar mal mülk sahibi ise o kadar daha fazla adam olduğunu , makamı , unvanı arttıkça daha da fazla adam olduğunu düşünür. Etrafında pervane olanlar, yalakalar arttıkça daha farklı bir adam olduğunu düşünür. Odasının biraz daha büyük olması, makam arabasının olması adamlığını katmerleştirdiğini ve ulaşılmaz yaptığını zanneder.
Oysa malı mülkü, makam ve unvanı artan insanın adam kalması da bir o kadar zorlaştığı bilinmez. Malı mülkü artan insan eğer o malın kazanılmasın da çalıştırdığı insanların alın terinin olduğunu, fakir fukaranın hakkının bulunduğunu düşünmediği, onların haklarını vermediğinde ne kadar malı mülkü artar ise adamlıktan o kadar uzaklaştığını düşünmez. Makam ve unvanı artan insanın mahiyetinde ki insanlar arasında ayrım yaptığında, kayırmayı liyakate tercih ettiğinde adamlığının da kalmadığını o koca koca koltuklarda küçücük kaldığını hiç düşünmez. Bilmez ki adam olanın makamı yücelttiği, adam olmayanın da makamın altında ezildiğini.
Mal mülk , makam ve mevki adam olmaya yada adam kalmaya engel mi? Elbette değildir. Tam tersine adamlıklarının bir kademe daha artması kendi ellerinde. Oturduğu makamın hakkını veren, oturduğu koltuğu dolduran, makamı arttıkça mütevaziliğini daha da arttıran , makamın altında ezilen değil makamı insanlığı ve adaletli yönetimi ile sıradanlaştıran, mahiyetindeki kişiler arasında liyakate dikkat eden, hakka hukuka riayet eden insanın adamlığı da bir o kadar artacaktır. Malı mülkü artan insanın işçisinin alın teri kurumadan hak ettiğini veren , çevresinde ki fakir fukarayı gözeten insanın adamlığının da ne kadar yüceldiğini söylemeye bile gerek yoktur.
Maalesef günümüzde adam kalmak elde tutulan ateş gibi oldu. Bıraksanız sönecek elde tutsanız el yakacak. Adam olmayanların için de adam kalmanın zorluğu daha da artmıştır. Çünkü adam olmayanlar çevrelerinde adam olanı istememektedir. Bilir ki adam olanları robot gibi keyfine göre yönetemez. Bilir ki adam olan aklını iradesine başkalarına sorgusuz sualsiz ipotek vermez. Adam olanlar yaşadığı topluma karşı sorumluluklarının bulunduğunu bilir. Kendi menfaati için diğerlerinin menfaatlerini hiçe saymaz.
Adam olmayı anlatan bir hikaye vardır. Yazımı bu hikayeyi anlatarak sonlandıracağım.
Çok önceleri köyün birinde köylünün birinin yaramaz mı yaramaz, laftan sözden anlamaz, sürekli çevresine zarar veren , babasının öğütlerine kulak asmayan hatta ona eziyet eden bir oğlu varmış. Artık adamcağızın canına tak etmiş ve oğlum sen adam olamazsın demiş. Bir müddet sonra köy artık oğlu için yeterli gelmemiş ve babasının da iznini alma gereği duymadan köyü terk etmiş. Aradan zaman geçmiş bizim oğlan kral olmuş. Çağırmış adamlarını “gidin demiş filanca köyde filanca isimli bir adam var alın getirin bana” kralın adamları adamcağızı köyünden alıp yaka paça tutup kralın huzuruna getirip bırakmışlar. Kral ayaklarının dibinde bulunan köylüye bakıp bağırmış
- “ kaldır kafanı baba bak bana hani bana adam olamazsın demiştin ya görüyorsun ben kral oldum..” köylü kafasını kaldırmış oğluna bakıp gülümsemiş
- “ a oğlum ben kral olamazsın demedim ki adam olmazsın dedim. Sen kral olmuşsun ama adam olamamışın.. demiş
Bu hikayeyi rahmetlik babam bana hep anlatırdı ben çocuklarıma anlatıyorum. Her anlattığımda onlar kraldan daha büyük bir makamın olduğunu düşünürlerdi. Evet krallıktan daha büyük bir makam vardır. O da adam olmak yada adam kalmaktır.
Hüseyin Tuztaş
Yorumlar
aklıma eski bir şiirimi getirdi bir bölümünü asmak istedim:
ADAM OLMAK
Seçilip de makam kapmak değildir ki adam olmak…
Adam olmak için en az, yetmiş fırın ekmek lâzım!
İnsanlığı tezgâhında dokuyarak ilmek, ilmek…
Erenlerin dergâhında biraz çile çekmek lâzım!
Adam olmanın ön şartı manada güzel olmaktır.
İyiliklere candan dost kötülüğe el olmaktır...
Hak rızasın almak ise, Hakk’a lâyık kul olmaktır!
Bütün bunlar için önce günahlardan çıkmak lâzım.
.....
Mağrurlanıp da ceddinden eğer ki bir ah işitsen!
Silemezsin gönüllerden yüz bin kere hacca gitsen!
Ermişlerin dergâhında kendini biraz eğitsen…
İşte o gönül erinin heykelini dikmek lâzım! Halil Şakir Taşçıoğlu
kalbi şükranlarımı,selam ve saygılarımı sunuyorum...HŞT
Kutlarım sayın Tuztaş, saygılarımla...