15 TEMMUZ DESTANI
Dedemiz Alpaslan’ın bu topraklara ayak bastığı günden bu yana bu topraklar müslüman Türk milletinin şehadet kanı ile yoğrulmuştur. İstiklal şairimizin de dediği gibi “şüheda fışkıracak toprağı sıksak şüheda”. Bu mübarek topraklar şehit istediğinde bu aziz millet gözünü kırpmadan canını seve seve bu vatana vermiştir. Bunu dün Dumlupınar da, Sakarya da Çanakkale de gördük. Bir yıl önce 15 Temmuz günü bu milletin düşmanlarının içimizde yetiştirdikleri hainlerin işgal girişimi sonucu, toprak yine şehit istemişti. Saatler 22.30’u gösterdiğinde bir yarış başladı.
Cumhurbaşkanının meydanlara daveti sonucu ise bu yarış doruğa ulaştı. Erkeği, kadını, kızı, gençleri, ihtiyarı ve çocukları tankların, silahlı hainlerin, üzerine yukarıdan helikopter ile, uçak ile mermi ve bomba atılmasına aldırmadan şehadete koştular. Amaçları vatanlarını işgal etmek isteyen hainlere bu aziz vatanı bırakmamak, bağımsızlıklarını, şereflerini ve onurlarını korumaktı. Allah izin verirse de makamların en büyüğü olan şehitlik mertebesine yükselebilmekti. İşte bu amaç, tankları, uçakları oyuncak gibi, eli silahlı katilleri yok hükmünde gördüler.
15 Temmuz işgal girişiminin sıradan bir darbe girişimi olmadığını, 12 Eylül darbesini gören biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim. Daha önceki darbelerde yönetim ele geçirilmek istenirken bu işgalde ülke insanından nefret eden, öldürmek, yakmak yıkmak isteyen bir çete vardı. Kaçanların sığındığı ülkelere ve takındıkları tavırlara bakıldığında vatan mefhumu , hiçbir kutsalı, hiçbir millet bilinci olmayan, hizmet ettikleri global emperyalist güce sorgusuz sualsiz itaat eden, onur, şeref, haysiyet gibi bir insanda olması gereken duygulardan yoksun bir güruhu görmekteyiz.
Dünyayı istedikleri gibi yöneten ve yönlendiren güç, uzun süredir üzerinde çalıştığı orta doğuda istediklerinin büyük bir kısmını elde etmişti. Son hedef Türkiye idi. Türkiye önemli bir ülkeydi. Türkiye ye diz çöktürmek dünyada ki müslüman topluluğu başsız ve hamisiz bırakmaktı. Bu yıllardır haçlı ve Siyonist odakların bir rüyasıydı. Değişik yollarla Türkiye’yi kontrol altına alma girişimleri başarısız olan bu güçler, yıllardır büyük bir gizlilik ve ustalıkla kurumlara, özellikle yargı ve askeri kurumlara yerleştirilen kişilerin tespit edilerek bulundukları kurumdan uzaklaştırılacak oluşu onları son çare olarak Türk Silahlı Kuvvetler içinde barındırdıkları adamları ile darbeye yöneltti. Bu bir darbe, yönetime el koymakla bitecek bir girişim olmayacağı 15 Temmuz günü açıkça görüldü. Bu Türkiye’yi yok etme,Türk Milletini bitirme planıydı. Akabinde parçalara ayıracakları Anadolu da Son Türk Devletini yok etme planıydı. Irak’ da, Suriye’de yaptıkları ve gözlerden ve zihinlerden kaçırılan önemli bir şey vardı. İslam adına ayakta duran tüm yapıları kendi uydurdukları terör örgütünü bahane ederek yerle bir ediyorlar, orta doğuda İslam dininin tüm işaretlerini ve adeta hafızasını yok ediyorlardı. 15 Temmuz da başarılı olsalardı aynı şeyi Türkiye içinde gözlerini kırpmadan yapacaklardı.
Allah’a hamdolsun ki bu büyük millet Allah’ın yardımı ile tanklara, savaş uçaklarına, helikopterlere ve silahlı çeteye göğüs gererek düşmanların emellerine ulaşmalarını önledi. Ömer Halis Demir ile birlikte 249 şehidimize 2193 gazimize ve sayısız isimsiz kahramanlarımıza, vatanını milletini seven asker ve polislerimize, kalkışmanın hemen başında cesaretli talimatları ve kararları direnişe eşlik eden hakim ve savcılarımıza minnet borçluyuz. Allah onlardan razı olsun.
15 Temmuzu diri tutmalıyız. Gelen nesillere bir milletin direnişini tüm yönleri ile anlatmalıyız. 15 Temmuz duygularını hep diri tutmalıyız. Bu yeniden denemek isteyenleri caydıracağı gibi yeniden böyle bir işe kalkışanların karşısında yine şuurlu ve kahraman bir millet bulacaktır. Kim ki 15 Temmuzu hafife alıyor, amalarla fakatlarla farklılaştırmaya çalışıyorsa bilin ki 15 Temmuz da halkın üzerine silah sıkan örgütün uzantısıdır.
Tüm şehitlerimize Allah’dan rahmet gazilerimize sağlık ve sıhhat diliyorum.
Böyle asil bir millet olan Türk Milletinin bir ferdi olduğum için Allah’ıma şükrediyorum. 15.07.2017
Hüseyin Tuztaş