Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bir 12 Eylül darbesinin yıl dönümündeyiz. Siyasi partiler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları, yazarlar, o günleri en yakın bir şekilde yaşamış kişiler düşüncelerini ifade etmektedir. Bazıları toplu yürüyüş ve gösterilerle protesto etmektedir. Bütün bunlar bir demokratik ülkede olağan , hatta olması gerekenler. Hele hele bizim gibi sık sık darbelerle demokrasisi yara almış toplumlar darbeleri kınama ve direnme noktasında daha arzulu daha istekli olması gerekirdi.
 
12 Eylül darbesini anlamak için öyle uzun uzadıya anlatmak gereksiz. Sadece rakamlara bakmak en dramatik şekilde gerçekleri ortaya koymaya yeter. İsterseniz rakamlara bir göz atalım.

 
*650.000 kişi gözaltına alındı
*1 milyon 683 bin kişi fişlendi
*210 bin davada 230 bin kişi yargılandı
*7 bin kişiye idam istendi
*517 idam kararı çıktı

*İdam cezası verilenlerden 50'si asıldı
*98.404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı
*388 bin kişiye pasaport verilmedi
*30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı
*14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı
*30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti
*300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü
*171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi
*937 film sakıncalı diye yasaklandı
*23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu
*3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi
*400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi
*Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi
*31 gazeteci cezaevine girdi
*3 gazeteci silahla öldürüldü
*Gazeteler 300 gün yayın yapamadı
*13 büyük gazete için 303 dava açıldı
*39 ton gazete ve dergi imha edildi
*Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi
*144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü
*14 kişi açlık grevinde öldü
*16 kişinin kaçarken, 95 kişinin de çatışmada öldüğü açıklandı
*73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi
*43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi
 
Şimdi bu rakamlara bakınca bir ülkenin demokratik olduğu ne derece savunulur. Peki bunlar olduğunda halkın ne kadarı bunlara direndi? Hiç biri. Bunda geçmişten gelen halkın korkusu yanında darbe zemininin oluşması için yapılan plan ve program ve bunların çok ustaca ortaya konmasının da katkısı büyüktür. Bunu da kısaca hatırlarsak . meslekler sol ve sağ olarak örgütlendi ve birbirinin rakibi olarak gösterildi. Bununla da kalmadı bunların kavgalarına hatta birbirlerini öldürmelerine kadar uzandı. Şehirlerimiz de mahalleler sol sağ olarak bölündü. Sağ olarak bilinen bir mahalleden sol mahalleye giriş sol olarak tanınan bir mahalleden sağ mahalleye giriş adeta yasaklandı. Pekiyi girerse ne oluyordu? Organize olmuş kişiler kimisi milliyetçilik adına ve ülkeyi komünistlerden kurtarma adına, kimileride faşistleri ülkeden atma sosyalizmi ve komünizmi getirerek patronların sömürüsüne son vermek adına acımasızca dövülüyor du. Yine sağ ve sol olarak oluşturulan dernekler birbirleri ile savaşıyorlardı. Dernekler basılıyor içindeki gencecik insanlar acımasızca gaddarca otomatik silahlarla taranıyordu. Her gün filancalara ait bir dernek yahut kahvehane tarandı şu kadar adam öldü haberleri kanıksandı. Emniyet teşkilatı bile pol-1 ve pol-der gibi ayrılmış ülkede olan bitenleri durdurma yerine karşı gurupta olduğunu düşündüğü meslektaşını fişlemekle meşguldü. Siyasetçiler korkak ve ürkekti ve de basiretsizdi. Onlarda halkı yatıştırmak yerine birbirleri ile kavga ederek halkı tahrik etmekten ileri gidemiyorlardı. İnsanlar bırakın şehirler arası seyahati  kendi şehirlerin de özgürce dolaşamaz hale gelmişti. Korku ve panik herkesi sarmıştı. Herkes olan bitenden karşıdaki düşüncedeki insanları sorumlu tutuyordu.Böyle bir ortamda dönemin  Genelkurmay Başkanı Kenan Evrenin komutasında TSK yönetime 12 Eylül 1980 tarihinde el koydu. Hemen o günden itibaren yukarıda sayılan olumsuzluklar bıçakla kesilir gibi kesildi. Kan ve gözyaşını durduranlar ise yönetime el koyanlar yani darbeyi yapanlardı. Ardından hızlıca Anayasa hazırlandı halk kavga ve ölümleri unutmadan  halkın önüne getirildi. Yüksek bir oranla anayasa kabul edildi.
 
12 Eylül darbesinden önce olup bitenlerin şifresini aslında Kenan Evren o günlerde yapmış olduğu bir konuşmada vermişti. Kenan Evren “ Biz darbenin olgunlaşmasını bir yıl bekledik” demişti. O günlerde oluşan sessizlikten memnun olanlar bu sözlerin ne anlama gediğini düşünmediler bile. Bu sözün açılımı 28 Şubat post modern darbesinde  ve Ergenekon iddianamesinde kendini açıkça göstermişti. 12 Eylül darbesinin arkasındakiler yazdıkları oyunu başarılı bir şekilde oynamışlardı. Şifrenin çözümünde okunanlar şunlardı: Darbe öncesi halkı ikna etmek için anarşi yaratılıyor ve  rejim düşmanları üretiliyordu. Aynı silahlar 12 Eylül öncesinde olduğu gibi hem sağ hem sol tarafı vuruyordu. Gencecik insanların, yazarların , gazetecilerin öldürülmesi , yani kan ve göz yaşı ile darbe olgunlaştırılıyordu.
 
12 Eylül darbesinin üstünden 29 yıl geçti. Geçen bu zaman içinde aynı olgunlaştırılmalarla  28 şubat post darbesi yaşandı. Bu darbe ile de demokrasi katledildi insanlar fişlendi dahası ülke kaynakları soyuldu. Halende darbeciler kurdukları sistemin bozulmaması için büyük gayret içindedirler.
Ülkede bir çok darbe ve darbe girişimine rağmen bir darbe ikiyüzlülüğü yapılmaktadır. 27 Mayıs darbesi sonrası halkın seçtiği başbakanın asılmasından haz duyanlar 12 Eylül darbesine söz söyleme hakları yoktur. En azından söyledikleri bu sözleri demokrasi adına halkın adına söyledikleri iddia edemezler. Bunun açılımı ve yorumu şudur: Bana dokunan darbe darbedir eleştirilir. Ancak bana dokunmayan ,bana olumlu zemin hazırlayan darbe öğülmelidir. İşte bu apaçık bir ikiyüzlülüktür. Bu kişiler 12 Eylül darbesini yerden yere vururken darbe yapılaşmalarını masumane, zararsız hatta vatanperver göstermelerinin çelişkiler dünyasında gerçek yüzlerini deşifre ettklerinin farkında bile değiller. Oysa halkın iradesini hiçe sayan her hareket demokrasiye yapılan bir harekettir. Bütün darbeler kınanmalıdır. Darbe anayasal bir suçtur yapanlar, yapmaya teşebbüs edenler cezalandırılmadıkça darbeyi yapanlar ile darbelerle beslenenlerin hevesi hiç bitmeyecektir.
 
Halk artık darbe ikiyüzlülerinin saklanan yüzlerini gördü ama halen onlar aynı oyunu oynamaktadırlar. Oynadıkları oyun ise darbe ikiyüzlülüğüdür.
 
                                                                                              Hüseyin Tuztaş

Yorum Yapabilmek için Siteye Kayıt olmanız gereklidir.

Siteye Kayıt için Tıklayınız.