Aradım
denizi gözlerinde
gözlerini yollarda
yolları kaderimde
kaderimde aradım
başağı saçlarında
saçlarını rüzgarda
rüzgarı yüreğimde
yüreğimde aradım...
Hukuk & Kültür ve Edebiyat Sitesi
Aradım
denizi gözlerinde
gözlerini yollarda
yolları kaderimde
kaderimde aradım
başağı saçlarında
saçlarını rüzgarda
rüzgarı yüreğimde
yüreğimde aradım...
Yaraşır
dost anlamaz olmuş sözün hasından
bulanık su içmiş cahil tasından
gerek vakarından gerek yasından
gönül şimdi sana susmak yaraşır
cahilin her sözü zehir gibidir
yüz bin sene bitmez kahır gibidir
gülistana dalmış nahır gibidir
güle dost bağında pusmak yaraşır
Dururken
yar zülfünü tel tel edip taramış
gene benden mah cemalin ıramış
sineme vurmaya hançer aramış
kirpikleri göz üstünde dururken
bad-ı saba saçlarını savurur
kömür gözün kaş altına devirir
aşkı beni mecnun eder, kavurur
ataşları köz üstünde dururken
İntizar
Gözlerin bulutlandı, yağmur mu var ufukta,
Sanki tüm kelimeler, dudağında üşüyor.
Hayalinin aklımı, yitirdiği sokakta,
Attığım her adıma, bir yıldırım düşüyor…
Sırayla tükeniyor, aşkın bütün halleri,
Saatler ayrılığa beş kalayı vuruyor.
Saçlarımı okşayan, hüznün soğuk elleri
Alıcı kuşlar gibi, üstümde uçuşuyor.
Belleğimde tozlu bir taş plak döner durur,
Notalar keskin bıçak, sesimi deler geçer,
Sana dair tüm sözler dudağımda tutuşur,
Fırdöndü akşamında katildir düşünceler,
Ve dolunay ipekten bir kurşunla vurulur…
Biçimli gölgelerin yorgunu ayaklarım,
Aldanma göğsümdeki yalancı dinginliğe,
Kaç tayfun ve kaç dalga saklıyor yamaçlarım,
Bir bakışla sığındı, gözlerim gözlerine,
Bir bakışta eridi, çelikten duvarlarım…
Gönül ne gezersin seyran yerinde
Alemde her şeyin var olmayınca
Olura olmaza dost deyip gezme
Bir ahdine bütün yar olmayınca
Yürü sufi yürü, yolundan azma
Elin gıybetine kuyular kazma
Varıp her dükkanında metaın çözme
Yanında mürşidin var olmayınca
“Zevk-ü sefa” sokağında,
Kül rengi kaldırımlar,
Gövdesinde akan, binlerce yaşamdan,
Ayak izleri çalar…
Sokak lambalarına sığınmış umutlar,
Bir mezarlık gibi sıralıdırlar…
Meçhule uygun adım koşan ayaklar,
Mutlaka birinden,
Ya da kendinden kaçar…
Diri diri toprağa gömülen kıza,
hangi günah sebebiyle öldürüldüğü
sorulduğunda…(tekvir 8-9)
O,
Bir,
Dağ çiçeği…
Henüz on dördünde,
Ayın on dördü gibi…
Granitten gövdesinde bir kaldırımın,
Yıldızlara uzuyor kirpikleri…
Ve
Dudağında,
Bir karanfil,
Üşüyor…
Ah!
Körpecik,
Dağ çiçeği…
Daha on dördünde,
On dört yerinden kanıyor…
Gördüğü en son hayal,
- bilirim dönmeyecek, maviliklere saldığım uçurtmalar…
çocukluğum,
rengarenk bir uçurtmaydı,
………….zamanın ellerinde…
ve
bir gün,
elektrik tellerine takıldı,
…………………………kaldı...