Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

Trafik kazası sonucu destekten yoksun kalanların destek zararlarını belirlemede  önem arzeden ölen desteğin gelirinden alacağı paya destek payı demekteyiz. Bu makalemizde destek kavramı, destek çeşitleri ve en önemlisi de Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin en son kararları ile benimsediği destek pay esası çerçevesinde destek pay oranlarını inceleyeceğiz. 

 

Destek Kavramı

6098 Sayılı TBK 53/3 maddesinde Ölenin desteğinden yoksun kalan kişileri”   ifadesi ile ölenin destek olması zaruretini ortaya koymuştur. Destek, başkasının geçimini kısmen veya tamamen, sürekli ve düzenli olarak sağlayan veya ona ileride bakması kuvvetle muhtemel olan kişidir. Bir kimsenin, başkalarının desteği sayılabilmesi için, fiili bakım münasebetinin varlığı yeterlidir.

Akrabalık, mirasçılık gibi kanuni ve akdi bir bakma mükellefiyeti aranmaz. Bir başka ifadeyle; kanunen veya sözleşmeden doğan bir sorumluluk bulunmaksızın, bir kimsenin eylemli ve düzenli olarak bir başkasına yardım etmesi ve bu durumlardan, ileride yardımının sürüp gitmesinin beklenir bulunması sonucunun çıkarılması, ölenin destek sayılması için yeterlidir. Ayrıca, destek sayılabilmek için ölüm anına göre bakma ilişkisinin kurulmuş olması da aranmaz; olayların normal akışına göre, eğer ölüm meydana gelmemiş olsaydı, az çok yakın bir gelecekte bakma ilişkisinin kurulmasının beklenir olması de yeterlidir.

Burada bir kimsenin geçimini bütün olarak yüklenmek şartı da aranmaz. Bunun bir kısmını dahi üzerine alan kimse de destek sayılmaktadır. Aynı şekilde, sadece ölüm zamanına kadar yardımda bulunmuş olan kimse değil, olayların doğal gelişmesine göre yakın veya uzak zaman dilimi içerisinde diğerine bakan kimse de destek sayılarak, destek kavramına oldukça geniş bir anlam verilmiştir.

Yargıtay bir kararında destek ilişkisini, hukuki bir ilişkiyi değil fiili bir durumu amaçladığını, hısımlık ilişkine ve nafaka hakkındaki hükümlere dayanmadığını belirterek, kanun gereğince bir kimseye yardım etmek zorunda bulunan kişinin değil, fiilen ve düzenli olarak, onun geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde yardım eden ve olayların normal akışına göre, eğer ölüm gerçekleşmeseydi, gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimsenin destek sayılacağına hükmetmiştir. Yine bir başka kararında da; mirasçısı olsun veya olmasın, ölenin akrabası olsun veya yabancısı olsun, ölüm sebebiyle ölenin yardımından mahrum kalmış olan herkesin, ölüme sebebiyet verenden B.K.nun 45. Maddesi (6098 sayılı TBK 53. Mad.) uyarınca tazminat isteyebileceğine karar vermiştir.

“Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Hukuk Genel Kurulu'nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 412 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi;BK.nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de nafaka hakkındaki hükümlere dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.”(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 26/03/2015 ESAS NO:2013/19508 KARAR NO:2015/4914)

Destek Çeşitleri

Doktrinde ve uygulamada kabul gören destek kavramı dikkate alındığında, iki tür desteğin söz konusu olduğu görülecektir. Bunlardan birincisi olan gerçek (fiili) destek, ölüm anında kısmen veya tamamen diğer kimselerin bakımını fiilen üzerine almış olan ve ileride de bu durumu devam ettirilecek olan destektir. Farazi destek ise, ölümü anında ve daha önce davacıların bakımını kısmen veya tamamen karşılamadığı halde ileride üzerine alması muhakkak olan kimse demektir.

A) Gerçek Destek

Destekten yoksun kalma talebinde buluna kişiye, ölümü anına kadar fiili ve düzenli bir şekilde bakan kimseye gerçek destek denir.

Bir başka ifadeyle, ölümü anında diğer kimsenin bakımını kısmen veya tamamen fiilen üzerine almış olan ve ileride de bu durumu devam ettirilecek olan desteğe gerçek destek denir.

Gerçek destekten bahsetmek için;

  1. Bir bakım ilişkisi olmalıdır.
  2. Bakım ilişkisi fiili olmadır.
  3. Bakım ilişkisi sürekli olmadır.
  4. Bakım ilişkisi düzenli olmalıdır.

Destek desteklenen kişinin geçimini tamamen veya kısmen sağlamak ve onu zaruret halinden kurtarmak amacını taşımalıdır. Bakım zorunluluk taşımalıdır. Zorunluluk taşımayan yardımlar bakım ilişkisi niteliğinde değildir. Örneğin birkaç ay süreyle verilen burslar destek ilişkisini göstermez. Desteğin destek gören kişinin tüm geçimini sağlaması şart değildir. Bir kişinin geçimini kısmen sağlayan kişi de destektir. Bu anlamda bir kişinin birden fazla desteğinin olması mümkündür.  Bakım yardımı nakdi yardım şeklinde olabileceği gibi ayni ve hizmet şeklinde de olabilir. Bir kimsenin destek olması, onun hukuken başkalarına bakmakla yükümlü olmasına bağlı değildir. Bakım ilişkisinden, destek ölmeseydi, bakımının düzenli olarak devam edeceğinin anlaşılması gerekir. 

Yargıtay’da bir kararında bu hususu vurgulamış ve boş zamanında ev işlerinde yardım, hastalık ve sıkıntılı zamanlarda yardıma koşmanın da maddi desteğin kapsamına girdiğine karar vermiştir.

  1. Eşler birbirlerini için desteği
  2. Çocukların anne ve babasına için desteği
  3. Ana ve babanın çocukları için desteği
  4. Kardeşlerin kardeşlere desteği
  5. Medeni nikâh olmaksızın birlikte yaşayanların desteği

Gerçek destek sayılır.

a) Eşlerin birbirlerine desteği

Medeni Kanunun 185/3. Maddesi “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” İfadesi ve TMK 186. Maddesi “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.”  İfadesiyle eşlerin yasal olarak birbirlerini desteklemek zorunda oldukları belirtilmiştir. Bu nedenle eşlerin birbirlerine destek olduklarını ispatlamaları gerekmez. Destek kavramı TMK göre her iki eş içinde geçerlidir. Bu nedenle kocası ölen kişinin destek tazminatı talep edebileceği gibi karısı ölen kişinin de destek tazminatı talebinde bulunabilir.

Eşlerin birbirlerine bakma yükümlülükleri, boşanma ile son bulur. Ancak, boşanma neticesinde nafaka yükümlülüğü olmasa dahi, eşlerden birinin boşanmadan sonra da diğer eşe bakmaya devam etmesi her zaman mümkündür. Bu bakımın ispatlanması durumunda destek ilişkisi var sayılır.    

Yargıtay’da özellikle ev hanımlarının destek olup olmayacağı hususunda ki bir kararında haksız eylem sonucu ev hanımı olan karısı ölen kimsenin, karısı hayatta iken yapmakta olduğu yardımdan yoksun kalmış sayılabileceğine, bu yardımın da, ev hizmeti olduğuna karar vermiştir.

b) Çocukların anne ve babasına desteği

Yargıtay uygulamalarında anne ve baba çocuklarının ölümü tarihinde bakıma muhtaç olmasalarda ileri tarihlerde çocuklarının bakımına ihtiyaç duyabileceklerini, kaldı ki anne ve babanın yetiştirdikleri çocuklarının varlığı, zaman zaman gelip elini öpüp hal ve hatırını sorması bile bir destek olduğu, bu nedenle anne ve babanın çocuklarından destekten yoksun kalma tazminatı alacakları kabul edilmiştir. Nitekim iş daireleri ile tazminata bakan Yargıtay Daireleri arasında ki farklı uygulama nedeniyle içtihadı birleştirmeye gidilmiş  Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 22.06.2018 Tarih  Esas No: 2016/5 Karar No: 2018/6 sayılı kararı ile anne ve babanın destek tazminatı alacakları kabul edilmiştir.

c) Ana ve babanın çocuklarına desteği

Ana ve babanın çocuklara karşı olan bakma görevi, kanun hükümlerine dayanır. Türk Medeni Kanunun 185/2, 327/1, 328 ve 364/1 maddelerinde göre, eşlerin, çocuklarına uygun biçimde bakma görevi altındadır. Dolayısıyla,  kural olarak 18 yaşına kadar anne ve baba çocuklarının gerçek desteğidir. Bu nedenle çocuğun 18 yaşına kadar anne veya babası tarafından bakıldığını ispat etmesi gerekmez. 

Çocuğun öğrenim yapması durumunda bakım süresi 25 yaşına, çocuğun sürekli maluliyet olması gibi durumlar da bakım süresi yaşam süresine kadar devam eder.

Çocuğun evlilik dışı olması, üvey olması veya evlat edinilmiş olması anne ve babanın çocuğun gerçek desteği olmaları durumunu ortadan kaldırmaz. Bu durumda, çocuğun tanınması, kişisel bütün sonuçlarıyla babalığa ya da edim babalığına hükmedilmesi ya da eylemli ve düzenli olarak bakıldığının ispatlanması gerekir.

Ölüm anında ana rahminde bulunan çocuk da, sağ ve tam doğmuş olmak şartıyla tazminat isteminde bulunabilir.

d) Kardeşlerin kardeşlere desteği

Kardeşlerin birbirine karşı kural olarak bakım görevi yoktur. Ancak, bir kardeşin diğer kardeşe eylemli ve düzenli olarak yardım etmesi halinde, bu kardeş diğerinin desteği sayılır. Bu halde, davacı kardeşin refah halinde bulunması şartı aranmaz. Kardeşler arasında gerçek bakım ilişkisi olduğundan, hayatta kalan kardeş destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilir.

TMK.nun 364. maddesine göre, herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan kardeşlerine nafaka vermekle yükümlü olmaları nedeniyle desteğin refah içinde, destek tazminatı talep eden kardeşinde, yardım edilmediğinde yoksulluğa düşeceği ispat edilmesi durumunda destek tazminatı talep edebilir. 

Ölen kardeşin, küçük olması ya da başka bir yerde yaşaması gibi nedenlerle ölümünden önce yardımının bulunmaması durumunda ise, sağ kalan kardeşin, ihtiyaç içinde bulunduğunu ya da ileride ihtiyaca düşeceğini ve ölenin bolluk içinde yaşadığını, hiç değilse ileride bolluğa erişmesinin beklenir olduğunu ispatlaması gerekir.

“Trafik kazasında ölen destek , kural olarak kardeşlerine bakmakla yükümlü değildir. Sağlığında zaman zaman yaptığı yardımları gerekçe göstererek, ölümünden sonra da destek olacağı şeklindeki yorumla tazminata hükmetmek doğru değildir. Zira bir kimseyi destek haline getiren yardımlarda, düzenlilik ve devamlılık öğelerinin  aranması esastır.”(4.HD.28.05.1998, 1453-4085)

“Sırma'nın desteğinden yoksun kaldığı iddiasıyla kardeşi İsmet Uçar davacı olarak destek tazminatı talep etmiş olup, davacı İsmet'in özel bakımı gerektirecek derecede sakat veya iyileşmeyen bir hastalığın bulunmadığı, buna karşılık desteklik edecek kardeş Sırma'nın, gerek parasal yönden ve gerekse yaşam koşulları içerisinde bakım gücünün ve olanaklarının bulunduğu ve refah içerisinde olduğunun ispat edilemediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu bakımdan mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar gereğince davacı İsmet yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekir” (Yargıtay 17.HD. 11.04.2013 Tarih 2012/5230 ESAS, 2013/5214 KARAR)

e) Medeni Nikah Olmaksızın Birlikte Yaşayanların desteği

Medeni nikah bulunmaksızın, karı koca hayatı yaşayanlar arasında kurulmuş olan hayat birliği, ölüm gerçekleşmemiş olsaydı gelecekte de bu şekilde devam edeceğine dair ciddiyet ve süreklilik taşıyorsa, taraflar arasında bir fiili bakım ilişkisinin varlığından söz edilebilecektir.

Kadınla erkeğin hukuki bir temele dayanmayan birlikteliği, kısa süreli bir ilişki veya metres ilişkisi niteliğinde olmamalıdır. Zira, ancak süreklilik arz eden yardımlar tazminat talebine hak verir ve destek ölmeseydi, kadın yardım görmeye devam edecekti denilebiliyorsa tazminata hükmedilebilir.  Yargıtay’ca  imam nikâhlı eşin diğer eşe destek olduğu kabul edilmektedir. 

“Desteklik ilişkisi için resmi evlilik şartı bulunmayıp, tazminat talep eden ile desteğinin eylemli ve düzenli olarak karı-koca gibi birlikte yaşamaları, hayatlarını birleştirmelerinin yeterli olduğu açıktır. Dosya kapsamından davacının olay tarihi itibariyle resmi nikahlı eşinin bulunduğu ve bu resmi evliliğinden doğan çocuklarının bulunduğu sabit ise de; davacının ve resmi nikahlı eşinin dava konusu olayın hemen akabinde karakolda verdikleri beyanlarında, müteveffa H..   Muhlis'in 30 yıl nikahsız olarak birlikte yaşadığı gayri resmi eşi olduğu, müteveffa ile davacının çocukları olmayınca C.. davacı ile evlendiğini, müteveffa ile davacının ve resmi eşin aynı evde birlikte yaşadıkları belirtilmiştir. O halde, davacı ile müteveffanın resmi evlilik olmadan hayatlarını birleştirip eylemli ve düzenli olarak karı-koca gibi birlikte yaşayıp yaşamadıklarının, dolayısıyla destek olgusunun öncelikle zabıta marifetiyle araştırılması..” (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 30/03/2015 Tarih ESAS NO: 2014/10266 KARAR NO: 2015/5025)

 

“BK'nin 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutması nedeni ile davacı ile müteveffanın hukuki olarak adres kayıt sisteminde farklı yerleşim yerlerinde kayıtlı olmaları eylemli ilişkinin bulunmadığını ortaya koymaya yetmediği gibi dinlenen iki davacı tanığı, davacı ile aynı binada oturmakta olduklarını ve müteveffa ile davacının birlikte yaşadıklarını, sadece yaptığı iş nedeni ile dönem dönem gelip gittiğini beyan etmişlerdir. Bu bakımdan mahkemece, uzun süredir davacı ile aynı binada yaşadıklarını ifade eden tanıkların beyanlarının aksi yönünde her hangi bir delil bulunmaması dikkate alınarak davacı  yönünden destek zararının bulunup bulunmağının belirlenmesi gerekir” (Yargıtay 17.HD., 08.05.2014 Tarih 2013/8155 ESAS, 2014/7368 KARAR)

 

B) Farazi Destek

Ölmeseydi olayların olağan akışına göre, destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunan kişiye bakması kuvvetle muhtemel olan kişiye farazi destek denir. Bir başka ifadeyle; ölüm meydana gelmeden önce veya ölüm, anında bir kimsenin bakımını kısmen veya tamamen karşılamadığı halde, ileride üzerine almasına kesin gözüyle bakılan kişiye farazi destek denir. Özellikle, küçük çocuklar anne ve babaları için, nişanlılarda birbirleri için farazi destek sayılırlar.

Bu konudaki esas güçlük, henüz yetişmemiş, eli kazanç tutmamış çocuğun ölümünde belirir. Bu durumda, ana babanın destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilmeleri, yaşamın ve olayların normal akışı içinde, ileride çocuklarının yardımlarına ihtiyaç duymalarına ve çocuğun da bakım gücüne kavuşabileceğinin umulur olmasına bağlıdır. Bu durumda, farazi desteklik söz konusu olur.

Nişanlılık, evlenmenin gerçekleşeceği hakkında kuvvetli bir karine teşkil ettiğinden, fiili bir bakım ilişkisi yok ise de; ölen nişanlının, ölüm vuku bulmasa da idi, olayların olağan akışına göre davacı nişanlıya bakmasının kuvvetle muhtemel olduğunun ispatı halinde, nişanlıların birbirlerinin farazi desteği olduğundan söz edilebilecektir.

Konuyla ilgili Yargıtay Kararı:

“Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacı ile vefat eden Erdal'ın nişanlı oldukları sırada olayın meydana geldiği, dini nikahlı oldukları ve birlikte yaşadıklarının ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA” (Y17HD., 05.06.2014, 2013/9689 ESAS, 2014/9156 KARAR)

“Somut olaya baktığımızda vefat eden Ahmet .. ölüm tarihinde 14 yaşında, Afşin Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda 8. sınıf öğrencisi olduğu ve eğitim aldığı okuldan celp edilen not çizelgesine göre “Üstün Başarı Belgesi”ne sahip bir öğrenci olduğu  anlaşılmaktadır. Mahkeme hükmüne esas alınan bilirkişi raporunda destek Ahmet'in eğitim hayatına devam ederek üniversite eğitimi alıp alamayacağına kanaat getirilemeyeceği belirtilmiş ve başarılı bir öğrenci olduğu da dikkate alınarak asgari ücretin 2 katı gelir sağlayacağı varsayılmış ise de mevcut veriler nazara alındığında vefat edenin üniversite eğitimi alacağının kabulü gerektiği gibi rapor kendi içerisinde çelişmektedir.

Buna göre mahkemece desteğin asgari ücretin 2 katı düzeyinde gelir elde edeceğinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, elde edilecek gelirin desteğin üniversite eğitimi alacağı kabul edilerek eğitim sürecinin biteceği tarih belirlenerek bu tarihten itibaren hesaplamanın yapılması gerekirken yazılı olduğu şekilde 18 yaşından itibaren gelir elde etmeye başlayacağı yönündeki  bilirkişi hesaplamasının hükme esas alınması doğru görülmemiştir” (Y17HD., 06.02.2014, 2013/10008 ESAS, 2014/1247 KARAR).

DESTEK PAY ORANLARI

Trafik kazası sonucu ölen kişinin desteğinden yoksun kalanların açmış olduğu destekten yoksun kalma tazminat davalarında destekten yoksun kalanların destek payları, hem desteğin gelirinin paylaştırılması hem de tazminatın belirlenmesinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Destekten yoksun kalanlar destek ile fiilen, sürekli ve düzenli bir bakım ilişkisi olduğunu, desteğin yaşadığı süre içinde kendisini hangi miktarda desteklediğini, bir başka anlatımla desteğin gelirini hangi miktarda kendisi ile paylaştığını somut bir şekilde ispatlayabiliyorsa, destekten yoksun kalanın payını belirlemede bir sorun bulunmamaktadır. Bu durumda destekten yoksun kalanın almış olduğu destek miktarı desteğin tüm gelirine oranlanarak destek payı belirlenecektir.

Destekten yoksun kalma tazminatı talep etmek için  desteğin yaşadığı süre içinde destekten yoksun kaldığını iddia eden kişiyi sürekli, düzenli ve fiilen desteklediğini ispat etmesi yeterlidir. Destek ile aralarında mirasçı ilişkisi yada akrabalık ilişkisi olması gerekmez.  

Eş, çocuk, anne –baba her halükarda destek tarafından destekleneceği kabul edildiğinden  bu kişilerin desteklendiklerini ispat etmelerine gerek bulunmamaktadır. Ancak bu kişilerinde gelirden varsayımsal bir pay değil de daha yüksek bir pay aldığını iddia ediyorlarsa bunu ispat etmeleri gerekir.

Destekten yoksun kaldığını iddia edenler,  desteğin yaşadığı süre içinde kendilerinin  hangi oranda desteklendiğini ispat edemiyorsa destek payları nasıl belirlenecektir. Bu durumda destek payları varsayımsal olarak belirlenecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. İşte desteğin varsayımsal paylarını belirlemede değişik pay esasları oluşturulmuştur. Bunları sırası ile incelemekte fayda bulunmaktadır.

a)Federal Mahkeme Pay Oranları

 (Desteğin gelirinin her bir çocuğa %10 nun çocuk sayısına bakılmaksızın bırakıldığı dağılım sistemi tablosu )

Eşin Payı Çocuk Payı Destek Payı
Çocuksuz Kadın % 50 - % 50
1 Çocuklu Kadın % 45 % 15 % 40
2 Çocuklu Kadın % 40 % 10- % 10 % 40
3 Çocuklu Kadın % 35 % 10- % 10- % 10 % 35
4 Çocuklu Kadın % 30 % 10- % 10- % 10- % 10 % 30

 

b)Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Pay Oranları Dağılımı

(AYİM 2 nci Dairesi 17 Şubat 1992 tarihli Tablosu)

Durum Eşin Payı Çocukların Payı Desteğin Payı
Çocuksuz Eş %50 - %50
1 Çocuklu Eş %45 h% 15 %40
2 Çocuklu Eş %40 % 10- % 10 %40
3 Çocuklu Eş %35 % 10- % 10- % 10 %35
4 Çocuklu Eş %30 % 10- % 10- % 10- % 10 %30

 

c)SGK’nun esas aldığı dağılım

(5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Md. 19 ve 34’e göre hesaplama.)

Durum     Destek 1. Çocuk 2.Çocuk 3.Çocuk
Eş Çocuksuz %30 % 52,5
Eş 1 Çocuklu %30 % 35 % 17,5
Eş 2 Çocuklu %30 % 35 % 17,5 % 17,5
Eş 3 Çocuklu %30 % 28 % 14 % 14 % 14

 

d)Pay Esasına Göre Destek Pay Oranı Dağılımı Yapılması

(Desteğin 2 pay, eşine 2 pay, çocuklara, ana ve babaya   1’er pay verilerek yapılan dağılım.)

Durum Destek 1. Çocuk 2.Çocuk 3.Çocuk
Eş Çocuksuz %50 % 50
Eş 1 Çocuklu %40 % 40 % 20
Eş 2 Çocuklu %34 % 34 % 16 % 16
Eş 3 Çocuklu %29 % 29 % 14 % 14 % 14

Yukarıda sıraladığımız destek pay tabloları incelendiğinde görüldüğü gibi Federal Mahkemenin oluşturduğu destek pay tablosu ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kararında gösterdiği destek pay oranları aynıdır.  Bu paylaştırmada çocuk sayısına göre hazırlanan cetveller esas alınmaktadır. İlk çocuktan sonra kaç çocuk olursa olsun çocukların her birine %10 pay verilmektedir. Bu nedenle çocuk sayısı arttıkça eşin payı azalacak, çocuk sayısı azaldıkça eşin payı artacak ancak çocukların payları sabit %10 da kalacaktır.  Bir başka anlatımla  Gerek Federal Mahkeme gerekse AYİM tablosunda  çocuk sayısına bakılmaksızın çocukların desteğin gelirinden %10  sabit bir pay alması, çocuklardan kalan payın eşe, ana ve babaya dağıtılması esasına dayalıdır. Hayatın olağan akışına göre desteklenenlerin ve çocukların sayısı ne olursa olsun her çocuğun eşit pay alacağı gerçeklere uygun düşmemektedir. Çünkü çocuk sayısı arttıkça çocukların gelirden alacağı destek payları da azalması çocuk sayısı azaldıkça diğer paydaşlarla birlikte çocukların paylarının da artması beklenir.. Çocukların sabit pay alacağı esasına dayalı bu tablonun ülkemiz gerçekleri ve hayatın gerçekleri ile bağdaştığını söylemek mümkün değildir.

SGK’nun esas aldığı dağılım incelendiğinde ise 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Eş ve çocuklara gelir bağlanması” başlıklı 23. Maddesinde desteğin geliri %70’i paylaşıma tabi tutulmuştur.  Eşin  payı tek başına alması durumunda gelirin %70’nin %75’i, çocuklarla birlikte olması durumunda gelirin %70’nin %50’si ayrılmış, çocuklara ise,  her birinin payı gelirin %70’nin %25’i destek payı olarak verilmektedir. Çocukların sayısı fazla olsa bile, verilen payların toplamı ölenin kazançlarının %70’ni aşamayacaktır.    Yasa’nın “ana ve babaya gelir bağlanması” başlıklı 24.maddesine göre ise, sigortalının ölümü tarihinde eşine ve çocuklarına bağlanması gereken gelirlerin toplamı, sigortalının yıllık kazancının %70’inden aşağı ise, eşit hisseler halinde ana ve babasına %70’in dörtte birini geçmemek üzere gelir bağlanacağı düzenlenmiştir.

506 sayılı kanunun yerine gelen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 20. Maddesinde de “İş kazası veya meslek hastalığına bağlı nedenlerden dolayı ölen sigortalının hak sahiplerine, 17 nci madde gereğince tespit edilecek aylık kazancının % 70'i, 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre güncellenerek 34 üncü madde hükümlerine göre gelir olarak bağlanır.”   İfadesi ile benzer bir düzenleme getirmiştir. Yine aynı yasanın 34. Maddesinde hak sahiplerine gelirin nasıl paylaştırılacağı 506 sayılı yasanın 23. Maddesine paralel bir düzenleme getirmiştir.

Bu paylaşım esasına göre eş çocuksuz iken gelirin %70’nin %75’ni alacağına göre desteğin gelirinin tamamına oranı %52,5 paya tekabül etmektedir. Çocuklar ile birlikte eşin payı ise gelirin %70’nin %50’si olup bu da gelirin tamamının  %35’ne gelmektedir. Çocukların  ise alabileceği pay ise gelirin tamamına göre  %17.5 paya tekabül etmektedir.  

Görüldüğü gibi SGK’nun uyguladığı pay esasında, desteğin sabit %30 pay aldığı, çocuksuz olma durumunda eşin  desteğin gelirinin %70’nin %75’ni yani toplam gelirin %52.5 pay almaktadır. Gelirin bu şekilde dağıtımı hayatın olağan akışına uygun düştüğünü söylemek mümkün görülmemektedir. Şöyle ki desteğin eşine gelirinden kendisine ayırdığı paydan daha fazla pay ayıracağı varsayımı gerçeği yansıtmamaktadır. Olması gereken birçok Yargıtay kararında da vurgulandığı gibi desteğin çocuk bulunmaması durumunda gelirini eşi ile eşit paylaşılmasıdır. İkinci olarak destek toplam gelirden sabit %30 pay aldığında, eşin %52.5 pay aldığında gelirden geriye kalan %27.5 payın ne olacağı konusu belli değildir. Keza tek çocukla eşin pay alması durumunda da yine gelirden dağıtılmayan %27.5 payın ne olacağı konusunda bir açıklık bulunmamaktadır. Bir başka açıdan Sosyal Sigortalar Kanunu’nun uygulama alanı iş kazalarıdır. Trafik kazalarında bu kriterlerin bire bir uygulanması yukarıda izah ettiğimiz nedenlerle bir çok sorun getirecektir. Çünkü çocuk sayısı ne olursa olsun, ana ve baba ve eş pay almasına rağmen desteğin payını sabit tutan paylaştırmalar hayatın gerçekleri ile bağdaşmamaktadır. Olması gereken çocuk sayısı arttıkça eşe ve çocuklara gelirden ayrılacak toplam paylar artarken desteğin kendisine ayıracağı payda doğal olarak azalması gerekecektir. Destek her şart ve durumda gelirin paylaştırılmasında kendisine öncelik ve ayrıcalık tanıyacağı düşüncesi belirttiğimiz gibi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir.

Nitekim  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelen davada bu düşüncemizi destekleyen aşağıdaki kararı vermiştir.

“Mahkemece hükme esas alınan 16.03.2011 tarihli kök ve 27.07.2011 tarihli ek hesap raporlarında, müteveffanın yaşasa idi, aktif dönemde gelirinin %30'unu kendisine, %50'sini eşine, %20'sini ise iki çocuğuna ayıracağı, çocuklar destekten çıktıktan sonra ise gelirinin %30'unu kendisine, %70'ini eşine ayıracağı kabul edilmiş, pasif dönemde ise rapor tarihindeki en düşük emekli işçi aylığının pasif dönemin başlayacağı 2030 yılında ulaşacağı parasal değer 2.228 TL olarak hesap edilmiş ve bu miktar üzerinden hesaplama yapılmış, bunun neticesinde, eş için 19 yıllık aktif çalışma döneminde 70.683 TL tazminat çıkmışken, 9 yıllık pasif dönemde 180.046 TL tazminat hesaplanmıştır. Müteveffanın yaşasa idi, kendine ayıracağı paydan daha fazlasını davacı eşe ayıracağı, hatta bu payın çocukların destekten çıkmasından sonra %70'e çıkacağının kabulü hayatın gerçeklerine ve olağan akışına aykırıdır. “(YARGITAY Hukuk Genel Kurulu 10.06.2015 Tarih ESAS NO: 2013/17-2343 KARAR NO: 2015/1534)

 

Ülkemizde trafik kazalarından doğan destekten yoksun kalma zararlarının hesaplanmasında, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi vermiş olduğu bozma kararların da destek paylarının hangi esaslara göre belirleneceği,  bilirkişi raporlarının hakim tarafından denetlenmesi gerekti vurgulanmasına rağmen,  bilirkişilerce esas alınan destek paylarının hiç biri birbirini tutmadığı, hiçbir esasa bağlı olmaksızın, hiçbir gerekçe göstermeden destek payları farklı farklı belirlendiğini görmekteyiz. Maalesef bu anlamda bilirkişi raporlarının çoğu zaman hakimlerce denetlenmediğini görmekteyiz. Bilirkişilerin belirlediği destek payları bölgeye hatta ile göre çok farklılıklar göstermektedir. Örneğin bazı bilirkişi raporlarında, eş ve çocukların destek payı aldığı durumda, eşe %50, çocuklara %10 ar pay verilerek iki çocuklu bir ailede desteğe %30 pay ayrılmakta, çocukların destekten çıkması ile birlikte çocukların tüm paylarının eşe verildiği, böylece eşin payı toplam gelirin %70 ne kadar çıkarılmaktadır. Yukarıda verdiğimiz HGK kararında da belirtildiği gibi bunu kabul etmek mümkün değildir. Hiçbir desteğin eşine gelirinden kendisine ayıracağından fazla pay ayıracağı düşünülmemelidir. Diğer bir örnek ise  evlenmemiş bir desteğin geliri anne ve babaya hayatları boyunca kimi raporda %35 er, kimi raporda %15’er sabit paylarla dağıtılmaktadır. Bazen anne ve babanın payı %25 ile başlatılmakta daha sonra sabit %05 pay verilmektedir. Uygulamada olan bu uyumsuzluk ve başıboşluk ise tazminatlar arasında akıl almaz bir dengesizlik ve adaletsizlik oluşturmaktadır. Nitekim doktrinde destek paylarının bilirkişilerin inisiyatifine bırakıldığı yönünde eleştiriler  yapılmaktadır.

Destek paylarında ki bu başıboşluğa Yargıtay 17. Hukuk Dairesi verdiği kararlar ile son vermiştir. Bu kararlar ile destek paylarının belirlenmesi yönünden bir uygulama birliği sağlanacaktır. Bu kararlarlardan bir örnek aşağıda verilmektedir.

 

“Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte 6098 sayılı TBK 53/3.maddesinin öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nun 53/3 maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.

 

Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda hakim, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.

 

Somut olayda, destekten yoksun kaldığını iddia eden davacılar, müteveffanın annesi ve babası olup mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı tüm yaşam boyunca sabit % 20'şer oranında desteklik payı olarak davacılara ayrılmıştır. Oysa, destek İsmail 26 yaşında bekar olarak vefat etmiş olup, hayatın olağan akışına göre ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babaya %25'er pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki eşe iki anne ve babaya birer pay vererek yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe iki pay eşe bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14 er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5 er pay verilmesi gerektiği, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek önceki kararı davalı tarafın temyiz ettiği ve anneye ve babaya verilen %20 şer pay yönünden davalı açısından kazanılmış hak sağladığı hususu dikkate alınarak destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekirken, desteğin davacı anne ve babaya yaşamı boyunca sabit bir oranda destek olacağı varsayımına göre hesaplama yapılması doğru olmayıp bu yönde bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir.”( (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 18/01/2016 Tarih ESAS NO: 2014/4903 , KARAR NO: 2016/532)

 

 

" Somut olayda, destekten yoksun kaldığını iddia eden davacı Meryem, müteveffanın annesi olup mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımını miktarı tüm yaşam boyunca sabit 2/3 oranında desteklik payı olarak davacıya ayrılmıştır. Oysa destek M...B.. 38 yaşında bekar olarak vefat etmiş olup hayatın olağan akışına göre desteğin ileride evleneceği ve en az  iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, evleninceye kadar gelirinin yarısını desteğin kendi ihtiyaçları yarısını da anne  için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki, baba olmadığından anneye iki  pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anneye %50 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki eşe iki anneye baba olmaması nedeniyle iki pay , desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe iki pay eşe baba olmaması nedeniyle iki pay anneye,  daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anneye baba olmaması nedeniyle iki pay  vermek suretiyle, desteğin tüm gelirine oranlanarak destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekirken, desteğin davacı anneye yaşamı boyunca sabit  ve yüksek bir oranda destek olacağı varsayımına göre hesaplama yapılması doğru olmayıp bu yönde bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir."( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi de 25.01.2016 tarih 2014/5603 esas 2016/885 karar sayılı ilamı)

 

Yukarıda ki kararlardan anlaşıldığı üzere Daire, destek zararlarının belirlenmesinde pay esasını kabul etmiştir. Pay esasına göre;  Çocuksuz  durumda destek, desteğin gelirini eşi ile  ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak , gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumunda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte 2 şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Örneğin desteklenen eş ve İki çocuk bulunması durumunda desteğe 2, eşe 2, her bir çocuğa 1 pay verildiğinde toplam 6 pay olacaktır. Gelirin  tamamını %100 pay kabul ettiğimizde bir paya düşen yüzde ise  100/6=16,66 olacaktır. Bu pay destek ve eş için gelirden artan kısım kalmaması adına bir üst paya yani %17 ye tamamlanacak,  2 paya isabet eden oran ise yaklaşık %34 olacaktır. Böylece Eşin ve desteğin payı %34 olurken çocukların her birinin alacağı pay  %16 olacaktır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay hem de eş ve çocuklara ayrılacak paylar düşecek, çocukların destekten çıkması ile birlikte geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte , aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir.

Pay esasına göre hazırlanmış tablo aşağıda gösterilmiştir:

Durum Destek 1. Çocuk 2.Çocuk 3.Çocuk
Eş Çocuksuz %50 % 50
Eş 1 Çocuklu %40 % 40 % 20
Eş 2 Çocuklu %34 % 34 % 16 % 16
Eş 3 Çocuklu %28 % 28 % 14 % 14 % 14

 

Görüldüğü gibi bu paylaşım esasında desteğin gelirinin tamamı destek ve desteklenenlere dağıtılmakta açıkta kalan bir pay bulunmamaktadır.

Şimdi destekten varsayımsal pay alacakların durumuna göre alacağı payları ayrı ayrı inceleyelim.

Çocukların olmadığı durumunda eşin payı

Desteğin gelirinin tamamı paylaşıma tabi tutulmalıdır. Çocuk olmadığı durumda gelirin eşler arasında eşit paylaşılacağı düşünülmelidir.  Bu durumun Türk Medeni Kanun’da ki eşitlik ilkelerine de uygun düşecektir. Çünkü desteğin gelirinin kendisine ayıracağı paydan daha fazlasını eşine ayıracağı düşüncesi mantıklıda değildir. Eşin erkek yada kadın olması durumu değiştirmektedir. Hatta herhangi bir işte çalışmayan ev hanımları açısından düşündüğümüzde ev hanımlarının ev işlerini yaparak bir artı değer kazandırdığı bir ve çalışmasını hem kendisi hem de eşi için yaptığı da bir gerçektir.

O halde, eşlerden birinin ölümü nedeniyle yapılacak destek tazminatı hesabında, eğer çocuk yoksa, ölenin kazançlarının tamamı üzerinden 2 pay desteğe 2 pay eşe yani %50 pay desteğe ayrılacak ve kalan %50 pay ise sağ kalan eşe kalacaktır. Eşin alacağı destekten yoksun kalma tazminatı da bu oran üzerinden hesaplanacaktır. Elbette ki, çıkan rakamlar, dul eşin evlenme ihtimali oranında indirim yapılacaktır. Örneğin desteğin öldüğünde Eş 35 yaşında ise Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce hazırlanan tabloya göre evlenme şansı %17 dir. İşte bu oran %50  paydan  düşülecek geriye eşin alacağı pay %33 olacaktır. Tazminat hesabı %33 üzerinden yapılacaktır.

Durum Destek
Sadece eşin olması %50 %50

 

Çocuk olması durumunda eş ve çocukların payı

Eş ve çocukların olması durumunda desteğe ve eşe 2 şer pay, çocuklara 1 pay verilerek gelirin paylaştırılması sağlanacaktır. Peki  çocuklar hangi yaşa kadar destek alacaklardır. Yerleşik Yargıtay kararlarına göre çocuklar  herhangi bir okulda okumuyor yada okuma ihtimalleri yoksa erkekler için 18 yaş, kız çocuklar için 22 yaşına kadar destek alacaklardır. Ancak çocukların yüksek okul okumaları yada okuma ihtimalleri olması durumunda 25 yaşına  kadar destek alacaklardır. Destekten çıkan çocuğun payı ise kalan tüm paydaşlara dağıtılacaktır.  Çocukların tamamı destekten çıktığı tarih itibarı ile yine çoksuz eş seçeneğinde ki gibi gelirin yarısı desteğe yarısı ise eşe paylaştırılarak hesaplama yapılacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.06.2015 Tarih, Esas No:2013/17-2343 Karar no: 2015/1534 sayılı kararında erkek çocuğun 18 ve kız çocuğunun 22 yaşına kadar destekleneceği hususu da vurgulanmıştır. Desteklenen çocukların yüksek okul okuma ihtimali değerlendirilirken çocuğun ailesi, çevre, okuldaki başarısı gibi faktörler esas alınacaktır.

Durum Destek 1. Çocuk 2.Çocuk 3.Çocuk
Eş 1 Çocuklu %40 % 40 % 20
Eş 2 Çocuklu %34 % 34 % 16 % 16
Eş 3 Çocuklu %29 % 29 % 14 % 14 % 14

Eş ve çocuklar ile birlikte anne-babanın payı

Ana ve babanın pay alması konusunda 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın 24.maddesinin ikinci fıkrasında bir ölçü konulmuştur. “Sigortalının ölümü ile eşine ve çocuklarına bağlanabilecek gelirlerin toplamı, sigortalının yıllık kazancının %70’inden aşağı değilse ana ve babanın gelir bağlanma hakları düşer” denilmiştir.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 34/d maddesinde ise “Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25'i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25'i, oranında aylık bağlanır. Sigortalı tarafından evlât edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır. Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır.İfadesi ile ana ve babaya pay ayrılmasını belirli şartlara bağlamıştır.

  1. Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması,
  2. Her türlü elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması,
  3. Diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması gerekir.

Görüldüğü gibi yasa ana babanın destekten yoksun kalma zararının doğması için eş ve çocuklara göre daha sıkı şartlara bağlamıştır.  

“Evli ve dört çocuklu bir işçinin anne ve babasına düzenli bir şekilde maddi destekte bulunması hayatın olağan akışına uygun düşmez. Bilirkişinin gelenek ve görenekten söz ederek ana ve babaya pay ayırmış olması uygun değildir.” (Yargıtay 9.HD. 26.12.1992 Tarih 1992/ 5885-14250)

Doktrinde de bazı hukukçular iş hayatını düzenleyen yasalardaki düzenlemelerin trafik kazalarından kaynaklanan destekten yoksun kalma zararlarına birebir uygulanması mümkün değilse de destekten yoksun kalma zararlarını düzenleyen TBK paylar ile ilgili bir düzenleme olmaması karşısında iş hayatını düzenleyen yasalardan faydalanmak gerekeceği,  ana ve babaya pay verilme esaslarını belirlerken bu yasalardan yararlanmak gerekeceği yönündedir. 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış  kararlarına göre ana ve babanın pay alması durumunda  şu esaslar belirlenmiştir.

  1. Çocukların ana ve babaya destek olması asıldır. Desteklik durumu ise ana ve babanın gelir durumu, sosyal durumu ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu nedenle özel durumlar ayrık olmak üzere anaya ve babaya  pay verilmelidir.
  2. Destek evli ve çok çocuklu aynı zaman da  dar gelirli,  güç şartlar  altında geçimini sürdüren kimse, bunun yanında ana ve babanın düzenli bir geliri var ise ana ve babaya destek payı düşünülmeyebilir. Çünkü ana ve babaya pay verilmesi durumunda eş ve çocukların payları azalacak, buna bağlı olarak alacakları tazminat ise azalacaktır. Bir başka açıdan zor şartlarda çok çocukla  geçimini sağlayan bir insanın geliri olan ana ve babasına destek olduğunu düşünmek gerçekler ile bağdaştığını söylemek mümkün değildir.
  3. Eş ve çocuklar ile ana ve babaya pay verildiği durumda özel durumlar ayrık olmak üzere desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocuklar ile ana ve babaya birer pay verilmek suretiyle desteğin geliri paylaştırılacaktır.  Yukarı da belirttiğimiz gibi ana ve babanın geliri varsa, desteğin geliri az çok çocuklu olup eş ve çocuklar zor durumda ise bu oran daha az olabilecektir. Ancak normal şartlarda ana ve babaya birer pay verilecektir. Destekten çıkan çocukların payları eş ve çocuklara dağıtılacak ana ve babaya verilmeyecektir. Ancak ana veya babadan biri destekten çıktığında çıkanın payı diğerine verilecektir. 

 

Durum Destek 1. Çocuk 2.Çocuk Anne Baba
18-  evlenmesine kadar %50 %25 %25
Evli %34 % 34 %16 %16
Evli 1. Çocuk %29 % 29 % 14 %14 %14
Evli 2 Çocuk %25 % 25 % 12.5 % 12.5 %12.5 %12.5

 

Küçük çocukların ana-babalarına varsayımsal destekliği

 

Trafik kazası sonucu ölen küçük çocuk ölmeseydi ana ve babaya bakması muhtemeldir. Uygulamada çocuğun 18 yaşına gelmesi ile birlikte gelir elde edeceği ana ve babasına destek olacağı varsayılmaktadır. Ancak ileriki yaşlarda çocuğun büyüyerek evleneceği ve en az iki çocuğunun olacağı gelirinin bir kısmını ana ve babasına da ayıracağı varsayılır. Bu şartlarda çocuğun gelir elde etmesi ile birlikte evleninceye kadar gelirinin yarısını kendisine ayıracağı yarısını da ana ve babası ile paylaşacağı varsayılması hayatın olağan akışına uygun düşecektir. Ancak çocuk yaşasa idi ileri ki yıllarda evlenecektir. Evlenmesi ile birlikte pay esasına göre 2 pay desteğe ayrılacak, 2 pay eşe birer pay ana ve babaya verilecektir. Destek ileriki yıllarda evlenmesi ile birlikte bir süre sonra ilk çocuğu ve yine bir süre sonra ikinci çocuğu olacağı varsayılır. Bu nedenle çocukların olacağı süreler içinde desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocuklara birer pay ayrılacak ve ana ve babaya da birer pay verilecektir. Bu durumda ana ve babanın payları 1/8 olacaktır. İleri ki yıllarda çocukların destekten çıkması ile birlikte bu paylar destek, eş ve diğer çocuğa paylaştırılacağı için  ana ve babaya dönmeyecektir. Ancak ana ve babanın birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılarak tazminat hesabı yapılacaktır.  

Durum Destek 1. Çocuk 2.Çocuk Anne Baba
18 -22 Yaş %50 %25 %25
Evli %34 % 34 %16 %16
Evli 1. Çocuk %29 % 29 % 14 %14 %14
Evli 2 Çocuk %25 % 25 % 12.5 % 12.5 %12.5 %12.5

SONUÇ OLARAK

Destekten yoksun kalanların destek zararlarının belirlenmesi için desteğin gelirinden alacağı pay miktarı önemlidir. Destekten yoksun kaldığını iddia eden davacı, desteğin yaşadığı süre içinde kendisini ne miktarda desteklediğini somut olarak ispat edebiliyorsa, aldığı destek miktarı desteğin toplam gelirine oranlanarak destek payı bu miktara göre belirlenir. Tazminat hesabı da bu paya göre hesaplanacaktır. Eş, çocuklar ile anne ve babanın her zaman için desteklendiği kabul edilmektedir. Bu nedenle bu kişilerin desteklendiğini ispat etmeleri gerekmemektedir. Ancak bunların dışında ki kişiler desteklendiklerini ispat etmeleri gerekmektedir.

 

Destekten yoksun kalanlar destek paylarını ispat edemediği durumlarda destek payları varsayımsal olarak belirlenir. Varsayımsal destek payları belirlenirken, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde tutularak belirlenecektir. Uygulamada destek payları konusunda bir uygulama birliği olmadığı,  aktüer bilirkişilerin benzer durumlarda birbirinden çok farklı destek  paylarını esas alarak benzer durumlarda birbirinden çok farklı destek zararları hesaplanmakta bu durum adaletsizliklere yol açmaktadır. İşte Yargıtay 17. Hukuk Dairesi uygulama birliğini sağlamak için özel durumlar ayrık olmak üzere, destek paylarının açıkça ispat edilemediği durumlarda pay esasını kabul ederek,  çocuksuz eşlerde desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı bu nedenle geride kalan eşe gelirin %50 destek payı verilmesi gerekeceği, çocukların bulunması durumunda desteğin kendisi ile eşine 2 pay çocuklara birer pay vermek suretiyle toplam geliri %100 kabul edilerek herkesin alacağı pay buna oranlanarak destek pay oranları belirlenecektir. Keza eş, çocuklarla birlikte ana ve babanın da destek  tazminatı istemesi durumunda desteğe 2 eşe 2, çocuklar ile ana ve babaya birer pay vermek suretiyle destek payları belirlenecektir. Bu durumda çocukların destekten çıkması durumunda payları eş ve çocuklara paylaştırılacak ana ve babaya dönmeyecektir. Ancak ana ve babadan birinin destekten çıkması durumunda ise destekten çıkanın payı diğerine eklenecektir.

 

Desteğin bekar çocuksuz olması durumunda bekar olduğu dönem içinde desteğin gelirini ana ve babası ile ortak paylaşacağı, ileri ki yıllarda desteğin evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı varsayımına dayalı olarak evlendiğinde 2 pay destek, 2 pay eş birer pay ana ve baba, ve çocuklara verileceği, çocukların varsayımsal destekten çıkması ile paylarının ana ve babaya gitmeyeceği ancak ana ve babadan birinin destekten çıkması durumunda destekten çıkanın payının diğerine gideceği  esasına göre destek payları belirlenecektir.

 Hüseyin Tuztaş

(Yargıtay Üyesi)

NOT:

Makalenin izinsiz olarak başka bir yerde yayınlanması yasal sorumluluk gerektirir. 

Makalenin bir bölümünden alıntı yapılması durumunda makaleye  ve yazarına mutlaka atıf yapılması gerekir.

Yorum Yapabilmek için Siteye Kayıt olmanız gereklidir.

Siteye Kayıt için Tıklayınız.